Yüzümüz hem dış dünyayla kurduğumuz ilişkilerin odak noktasını hem de kendimizle ilişkimizin temelini oluşturmaktadır. Kendimizle ve sosyal anlamda dış dünyayla kurduğumuz ilişkinin temel odak noktasını oluşturan yüzümüz, aynı zamanda doğal bir süreç olan yaşlanmanın vücudumuzdaki etkilerinin de odak noktasını oluşturmaktadır.
Zamanın olumsuz etkileri, başka pek çok faktörle birleşerek, özellikle yüz bölgesinde oluşturduğu etkilerle, kendini görünür kılmaktadır. Bütün hayatımız boyunca etkisinde olduğumuz yerçekimi, zaman zaman fazla maruz kaldığımız güneş ışınları, günümüz şartlarında yaşamın kaçınılmaz etkisi olarak karşımıza çıkan stres, dengesiz ya da kötü beslenme, sigara tüketimi gibi faktörlerin etkisi, yaşlanmanın doğal etkileriyle birlikte gelişerek yüzümüzde değişim ve deformasyonlara sebep olmaktadır.
Yaşlanmanın ilk etkileri 30’lu yaşlarda yavaş yavaş ortaya çıkmakta ve 50’li yaşlarda yerleşik hale gelerek, aynadaki yüzümüzü belirgin şekilde deformasyona uğratmaktadır. Bu durumlarda, kendimizle ve dış dünyayla ilişkilerimizi daha sağlıklı şekilde sürdürebilmek amacıyla, yüz gençleştirme uygulamalarına başvurulmaktadır.
Yüz gençleştirme uygulamaları temel olarak yüzün bir bütün olarak değerlendirildiği bir yaklaşıma sahiptir. Yüz, dış dünyanın odak noktasıdır ancak kendi odak noktaları doğrultusunda ele alınması gerekmektedir. Bu bakımdan yüz gençleştirme, yaşlanmanın etkilerinin gözlemlendiği tüm dokularda uygulanabilmektedir.
Yüz bölgesinde zamanla; yüz kemikleri incelip zayıflamakta, hacim kaybı oluşmakta, kaslarda gevşeme, zayıflama ve yerçekimine bağlı olarak sarkma ortaya çıkmaktadır. Yüz bölgesindeki yağ dokusunun dolgunluğunun azalması, derinin buruşması, bollaşması ve elastikiyetini kaybetmesi ile birlikte yüzdeki statik çizgiler meydana gelmektedir. Mimik kaslarının sürekli aktif olmasının etkisiyle de birlikte, deri üzerindeki kıvrımlar belirginleşerek dinamik çizgiler oluşmaktadır.
Yüz bölgesinde yavaş yavaş ve adım adım ortaya çıkan yaşlanma etkilerine müdahalelerin gerçekleştirildiği yüz gençleştirme uygulamalarında temel olarak ele alınan unsurları şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Ameliyatsız yüz germe uygulamaları, herhangi bir cerrahi işlem gerçekleştirilmeden uygulanan, yüzdeki sarkma ve kırışıklıkları ortadan kaldırmayı amaçlayan işlemlerdir. Genel anestezi gerektirmeden, uygun koşullarda ve uzman ellerde uygulanan ameliyatsız yüz germe uygulamaları, cilt ve cilt altı dokuları onararak hızlı ve etkili sonuçlar sağlamaktadır.
Yüz bölgesinde yaşlanma ve sarkma, sadece cilt altı dokuları ve bağlarında zayıflama ile değil, yağ ve kemik kayıplarıyla ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan dolgu ile yüz germe yöntemi, kaybedilen hacmin tekrar sağlanmasını amaçlamaktadır.
Dolgu uygulamasıyla, yüz bağları ve cilt altı bağ dokusunda, lifting etkisi oluşturulmaktadır. Böylece yüzde dolgunluk, toparlanma ve gençleşme etkileri sağlanmaktadır.
Ayrıca yüz gençleştirme uygulamaları olarak, PRP, mezolift, hyaluronik asit, somon DNA işlemleri de sıralanabilmektedir.
PRP uygulamasıyla; kişinin kendi kanından elde edilen büyüme faktörleri açısından zengin plazma, yüze enjekte edilmekte ve ciltte gençleşme sağlanmaktadır.
Mezolift uygulaması; vitamin, antioksidan, mineral gibi çok sayıda faydalı maddelerin cilde enjekte edildiği ve ciltte gençleşme sağladığı uygulamadır.
Hyaluronik asit uygulamasıyla; zamanla nemini kaybeden cilde nem takviyesi yapılmakta ve besleyici unsurlarla cildin kendini yenilemesiyle gençleşme sağlanmaktadır.
Somon DNA uygulaması; cildin onarımını sağlayan temel yapı taşlarından biri olan polinükleotid maddesinin, cilde enjekte edildiği ve ciltte gençleşme sağladığı işlemdir.
Yüz Dolguları hakkında bilgi almak isterseniz eğer ki; İlgili linke tıklayabilirsiniz.
İlgili link; https://www.dryusufcan.com/yuz-dolgulari
